Murat Eren Kutlu
Ben Murat Eren, TED Bursa Lisesi’nde 12. sınıf okuyorum. Geçmişimden beri bende hiç değişmeyen iki yönüm oldu. Bunlar sosyal projelere olan ilgim ve evrenin işleyişine olan merakımdı. Sosyal proje hayatım, ilkokulda arkadaşlarımla bileklik yapıp satarak gelirini Onkoday’a bağışlamak ile başladı. Bunu birkaç yıl boyunca devam ettirdik. Bu uğraşlarımız maalesef pandemi ile sönümlendi. 6. sınıfta CISV (Children International Summer Camp) programının bir kampına katıldım. Birçok farklı ülkeden arkadaş edindim ve birçok farklı kültür gördükten sonra birbirimizden çok da farklı olmadığımızı fark ettim. 7. sınıfta YGA (Young Guru Academy) isimli Türkiye kökenli geleceğin liderlerini yetiştirme amaçlı bir kuruluşun 2 yıl süren ortaokul programına katıldım. Bu program ufkumun genişlemesi konusunda bana oldukça katkı sağlamıştı. Lise yıllarımda müzik ile ilgilendim, birçok rock ve metal grubunda elektro gitar çaldım. Sosyal proje arzumu böylece doldurabilmeyi amaçladım ancak bir süre sonra bunun asıl amacımı tatmin edecek bir iş olmadığını fark ettim. İlkokuldan beri var olan fizik ve matematiğe karşı olan ilgim beni lisede akademik hayatımda daha çok çabalamaya itti. 10. sınıfta IB (International Baccalaureate) programında eğitim görmeye başladım. 11. sınıfta girdiğim AP Calculus BC sınavından tam puan ile geçtim. Bu sene okulumdan bir takımla İsviçre’de bulunan CERN laboratuvarının düzenlemiş olduğu Beamline For Schools isimli yarışmaya katıldım. Bu proje benim parçacık fiziği konusundaki ufkumu epey bir açmıştı. Yine bu sene, MIT’de fizik profesörü olan Nihat Berker’den aldığım “Kuantum Mekanik”, “Arttırılmış Mekanik”, “Arttırılmış Elektrik ve Manyetizma” derslerini Üstün Başarı Sertifikası ile tamamlarken, “Faz Geçişleri” dersini başarı ile tamamladım. Bütün bu yoğunluğun içinde herkes gibi inişlerim ve çıkışlarım oldu. İnişlerimi yaşadığım dönemde rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun kitapları bana oldukça destek çıktı. Savaşçı kitabında Doğan Cüceloğlu’nun insanın iki ihtiyacından bahsedişi beni oldukça etkilemişti. Bunlar insanın kendisi olma ihtiyacı ve bir topluluğa ait olma ihtiyacıydı. Çevremde bir sürü entelektüel gencin aidiyet hissedemedikleri için kendileri olmaktan vaz geçtiklerini ve toplumda kaybolduklarını fark ettim. Bu yüzden, entelektüel yalnızlığa karşı, entelektüellerin kendileri olurken aidiyet duygusunu da yaşayabilecekleri, benzerlik ve farklılıklarıyla herkesin ortak bir paydada toplandığı bu kulübü kurma fikrine vardım.